![]()
Köksal BAYRAKTAR
koksal@hotmail.fr
Arkadaşım,Dostum,Yoldaşım O ve BEN
14/12/2016 Onunla en eski anım yukarki yaylada olmuştu.Yaylamız yoktu.Mallarımızı Anneannem Zahide nenem sağıyordu..Yazın köy çok sıcak diye anam Nuro dayımla yaylaya gönderdi.Atla dayımın kucağında yaylaya vardığımda koşarak beni karşıladı.''Sadece ama sadece '' bana verecek bir sırrı vardı.Hiç ama hiç kimseye söylememeliydim.Yemin ettim.Yastıklı taşa doğru gittik.Taşların arasına gizlenmiş çaputlara sarılmış bir paket çıkardı. Özenle açtı.Paketten çok kötü kokular geliyordu.İçinden sıncap derisine sarılı bakır 5 kuruşluk çıktı.Deri kokmaya başladığı gibi küflenmeye de başlamıştı.Küfler umut vermişti ona .Bitiyor,çoğalıyor diye. Birisi ona sıncap derisinden cuzdanın bini bereketi çok olur,para artar eksilmez diye bir laf duymuş.Kayaların arasında günlerce arayıp bir sıncap avlayıp derisini yüzerek,nerden bulduysa bakır 5 kuruşu derinin içine koymuş.Annesi Nigar neneye bile söylememiş,benimle paylaşmıştı.Oradan zengin olmayı hayal ediyordu.Çok zengin olduğundada beraber bir dükkan açmayı bile hayallerinin sonuna eklemiş. Yaylada kaldığım sürece her sabah (cüzdan artık ikimizin olmuştu)paramıza bakıyorduk ne kadar çoğalmış diye.Biraz daha çok küflenmesini paranın yavaş yavaş çoğaldığına yoruyorduk.Zor olanı birin iki olmasıydı.İki olduktan sonra gerisi kolaydı.İki dört olacak.Dört sekiz.Sekiz onaltı.Onaltı dan sonra ..... ne bilelim canım .İşte çok çoook olacaktı.Üstü başımıza kıyak elbiseler alırdık.Belki çarıklarımızı atar birer çift trabzon lastiği bile alabilirdik. Dana gölünde ,tuz gölünde,ağ gölde yüzdük.Sabahtan akşama kadar koştuk oynadık.Hayaller kurduk.Sonadan can dostluğa dönüşecek arkadaşlığın temelleri böyle oluştu.Paramız çoğalmasada dostluğumuz hiç ara vermeden bu yıla kadar devam etti. ******** İlkokula başlamıştık.Ayny sınıfta ve sırada oturarak okuduk.Değerli ,eli öpülesi öğretmenimiz Asım dede okutuyordu bizi.İlkokul 3. sınıfa gelmiştik.Zemheri kışı,evimizde dışardan gelen misafirimiz var diye nerdeyse köy bizim eve toplanmış.Laf lafı açmış.Laflar tabakayı.Konular çok değişik.Kitap okuma ,gazete ,radyo televizyon olmadığından dedikodu,hurafeler zaman doldurmak için konuşuluyor.Cazı cin,peri masalları gırla.Rahmetlik İzzet emi ''yemin vermiyosunuz ma aha bu ışığa kör bakayım yalanım varsa.Saburte'nin deresinde yarı gece vakti atla geliyorum.Siyah bir kıdık (oğlak )buldum.Atın terkisine aldım.Allah sizi inandırsın Kaskayla'ya gelene kadar atım ter kana battı. Ne oluyor? Mesele kıdıktan mı ? Dememe kalmadı kıdık –Kıdıkın dişleri böyle mi olur diye konuşmaya başladı.'' Daha lafı bitmeden Refik amca '''Ola vallahi hem billahi .......neneyi ayıya binmiş elinde kamçı ile rüzgar gibi koşturarak bindiğini görmüşler.Hem ayı terkan içinde imiş. '' Camuşa binenler mi dersin.Tuşu küpüne binerek havalarda uçarak gidip gelen cazıları mı dersin,anlata anlata bitiremiyorlardı.Hemde yeminle. Daha ölmemiş kimselerle şahitli ispatlı anlatılıyor.Ben arkada korkumdan tir tir titriyorum. Gece yarısı dağılma zamanı.Cemal emmi ''yahu bir taze su olsada içip dağılsak.''diyor.Sare ablamla cami önünde .tepesi koni biçiminde tek köy çeşmesine gidiyoruz su almak için. Ben yüz metre kala korkumdan bacaklarım tutmuyor ilerleyebilmek için.Ablamda korkuyor.Beni çekiştirerek ilerlemek istiyor.Hayır.Zorlarsa düşeceğim. Yine o cesaretli.Gözü bende geri geri giderre çeşmeye yanaşıp suyu dolduruyor.Dönüşü muhteşem oluyor.Koşarak değil sanki uçarak eve doğru giderken ben arkadan yetişemiyoum.Ensemden bir cin yada cazının beni yakalayacağını,hatta bazan nefesini yada küpe binmiş Ayşe nenenin hışırtısını,yada Gümüş nenenin sırtna bindiği ayının hışıtısını duyar gibi oluyorum.Arkama bakamadığım halde önümde yada etrafta siyah bir kıdık ın ortaya fırlayacağını düşünüyorum. Eve nasıl vardığımı,oynatığımı,ünlü hocaların okuyup okuyup yüzüme Sarımsak kokulu üflerken yüzüme sıçrattıklar tükürükleri.Hepsini rüya gibi hatırlıyorum.İki ay sonra zayıflamış bitkin solgun bir yüzle okula başladığımı hatırlıyorum. Öğretmenimiz derslerden geç kaldığım için bana yardımcı olmalarını söyledi arkadaşlara.Zeki herkesten önce ''Ben arkadaşıma yardımcı olacağım.Görmediği konuların notlarını da vereceğim.Başka kimseye gerek yok diye adete öne fırlamıştı. Hayat bilgisi ve matamatik notlarının çoğunu beni yormamak için hem benim temiz defterime geçti hem de bana teker teker izah etti.Hiç zorlanmadan onun sayesinde aradaki farkı kapatarak sınıfımı geçerken arkadaşlığımızda sıcak bir dostluğa doğru gelişiyordu. ************* Çok soğuk zemheri kışı Karsniya'da .Eski evimizde.Tüm külfet badiyo(İki elle zorkaldırılacak kadar büyük ve ağır çorba tasımız) dolusu sadolla yapılmış pancar çorbasını kaşıklıyoruz.Sobamız gürül gürül yanıyor.Akşam karanlığı basmış. Dışardan tıpkısının aynısı tilki bağırması badiyoya inip çıkan kaşık seslerini bastırdı.İlk annem tiz sesiyle ''Kız allah belanızı kaldırsın başınızdan(annemin bize her zaman beddua niyetine söylemi böyleydi.)Tavukların kapısını kapatmadınız.Eyvah gitti tavuklarım .'' demesiyle kızların yemini billah kapattıklarını söylemesine rağmen annem hareketlendi. Ses kümesten değil bizim evin kapısından geliyordu.Ben bunun Zeki'nin sinyali ve nüktesi olduğunu bildiğim için annemi peştemalinden yakalayıp oturtum. Anneme ikna olmayınca ''Anne tilki tavukları yedikten sonra ön kapıdan teşekkür etmeye mi geliyor belki de.''deyince yerine oturdu. Ben yemeği yarıda kestim. Dışarıya çıkarken annem arkamdan ''oğlum bir yemeğini bitirseydin,arkadaşlarınıda çağır ,sıcak çorba iyi olur soğukta. Zeki,Nevzat,Temel beni kapının önünde bekliyorlardı.Eve çağırdım .''hayır.Biz oynamaya geldik.Sizin komda davar yktur.Altıda yumuşaktır fuşği olduğu için.Oraya girip oynayalım.'' Ayaz kesiyor.Biraz ısınmak için yerimizde tepiniyoruz. Ben itiraz ettim.Bizim kom , ahıra bitişik yuvarlak ağaçlardan yapılmış,çok küçücük penceresi olan bir yerdi.Dışarda karın beyazlığı ile bütünleşmiş gümüşi dolunayın ışığı olsada içerisi rahat oynayacağımız kadar aydınlık olmadığı için kafamızı biryerlere vurabilirdik.İkincisi kuru fuşği içinde boğuşurken gübre tozuna bulanacaktı.Bu da eve dönünce sorun yaratacaktı.Vaz geçtik bu projeden. O zamanki evimiz dereye doğru ,önünde harman ve eve yanaşık direk üstünde fideliğimiz vardı.Fideliğin altı bizi hem ayazdan koruyor hem da ay ışığı vurmadığı için gözlerden sakınıyordu.Önümüzde Rezak amcaların harmanı,harmanın kenarında Riza ve Şaban amcaların evleri ve tam toprak hizasında kışlık alt evlerinin penceresi vardı.Biz kendimize eğlence yada oyun arıyoruz.Zeki pencereye doğru yanaşarak tilki gibi bağırmaya başladı.Kızıl kıyamette o zaman koptu.Şaban amca ve rıza amcanın haykırmalarına Azime nene ve Mufide nenenin çığlıkları karıştı.Korkuyla koşarak yanımıza geldi Zeki. ''Eyvahki eyvah. Gürültülerin bize karşı olduğunu ve sabaha ailelerimize şikayetle cezalandırılacağımızı,hepsinden öte bu vakitte yaptığımız yaramazlık için utanmağada başlamıştık.Zeki yaramazlığı tek başına yaptığı için bizi ele vermiyecekti ama biz kabul etmedik.Ortak göğüslemeye karar verdik.Bacanın altında gizlenerek bayağı zaman bekledik.Gürültü azalmadı çoğaldı.Ama bize doğru kimse gelen giden olmadı.Merakımız galip geldi. Her türlü riski göze alarak ön kapıya doğru yavaş yavaş yanaştık. Mahalle oradaydı.Hatırlayabildiklerim.Nevride abla,Emin ağabey İsmail,Osman ve eşi Nezahat abla......... Tesadüfün böylesi belki asırda bir görülür.Zeki pecereden bağırırken tilkide eşiğin deliğinden avluya girmişti.Şaban amca odanın kapısını açar açmaz eşikteki deliği tutar.Azime nene petrol lambasını alarak ışık götürmek için koşarken düşer ,dökülen gazyağı tutuşur.Yangın Riza ve Mufide nenelerin yardımıyla söndürülür.Biz vardığımızda Şaban emmi çıplak eliyle tilkiyi boğazından,Riza amca iki elle kuyruğundan yakalıyarak kontrol altına almışlardı.İkiside ''sakın elini bırakma yoksa parçalar diye birbirine fizah-ı feryat ediyorlar,millette her kafadan sözler söyleyerek bağrışıyordu.Sonunda getirilen boyu zinciri ile boğazından bağlandı.Çok geç vakitlere kadar eğlenclik oldu. (Aynı kişilerle yaptığımız YUMURTA HARFANASI da karsniya.com dan okunabilir) ((Devamı olacak)) Köksal Bayraktar- Aralık 2016 |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Derelerin Kardeşliği - 20/02/2017 |
Bütün dünyada nasıl halkların kardeşliği gerçekse, derelerin kardeşliği de o kadar gerçektir. |
Arkadaşım,Dostum,Yoldaşım, O ve Ben -2- - 11/01/2017 |
İlkokulu bitirdik.Diplomalarımızı aldık.6yıllık Susuz ilköğretmen okulu imtihanlarına yazıldık.Birgün önceden Unushev'de kızkardeşlerinde misafir olduk.Adakkale'de bir okulda imtihana girdik.Rifat Zeki ve ben beraber aynı yerde imtihana girdi |
KÖLELİK VE İSLAM - 21/01/2016 |
Okul yaşamı boyunca din dersleri okudu bizim kuşağımız.Genellikle esirgeyen,bağışlayan,sevgi dolu din-i islam içerikli konular öğrendik. |
MENEMEN NE MENEM - 26/12/2015 |
930 yılı 23 aralık tarihinde 24 yaşındaki genç asteğmen KUBİLAY MENEMEN de |
AYYAŞ!! - 11/12/2015 |
'Ayyaş' bir sigara yaktı, bir kadeh rakı koydu, hava sıcak, çarptı tabii.. Kalktı Muş ve Van’ı Ruslardan temizledi. Bir kadeh daha vapurda sanıyor kendini hoopp Samsun’a gitti kafa. Amasya’da Erzurum’da Sivas’ta kongreler. |
KÖYÜME HASRET - 03/11/2015 |
Gel gör ,köyümün çok hoştur yazı . Pancarcı giderdi gelini ,kızı Şimdi yüreklerde kalmıştır sızı Kaldı bizim yaylalar Kutlu köyüne. |
YAŞAMA BAKIŞ - 21/03/2015 |
Aştım koskoca daağları Geçtim ovaları |
İSLAMOFOBİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ-1- - 04/02/2015 |
Charli Ebdo baskını ile Medeniyetler çatışması ve İSLAMOFOBİ yeniden ısıtılarak toplumun önüne servis edildi.Temcit pilavı gibi ısıt ısıt ye.Tabii yersen. |
KARSNİYA'DA YAZIN VE FESTİVAL - 02/11/2014 |
Kaptan Kusto'nun belgesellerini çok beğeniyle izlemiştim.Somon balıkları denizlerde okyanuslarda yaşıyor. |
![]() |