Köksal BAYRAKTAR
koksal@hotmail.fr
KARSNİYA'DA YAZIN VE FESTİVAL
02/11/2014 Kaptan Kusto'nun belgesellerini çok beğeniyle izlemiştim.Somon balıkları denizlerde okyanuslarda yaşıyor.Yılın belirli ayındada toplanıp çok uzun ve yorucu yolculuklardan sonra doğup büyüdükleri alanlara gelip yumurtalarını bıraktıktan sonra da ölüyorlardıNasıl ve niçin gelebildiklerine şaşırıyordum.Festivali gördükten sonra biraz anladım gibime geliyor. Ekmek parasının ardından koşarken kendimi ta Fransa'da buldumFransa'da emeği ile geçinen insanlar ekmek için değil Birkaç dilim biftek (Quelque tranche de biftec)için çalıştıklarını ifade ettiklerini gördüm. Orada kaldığım uzun yıllar içinde hep Karsniya'lı oldum. Karsniya hep hayallerimi süsledi. Anladım ki benim vucudumun hamuru orada yoğrulmuş. Oranın florası ile hamurum mayalanmış .Türkiye'ye gelebildiğim zamanlarda çoğu zamanımı orada geçirdim.Çoğu mutluluklarımı yine orada yaşadım. Fransa'da daha rahat,daha iyi koşullarda yaşamama rağmen köyümde daha mutlu olduğumu,vucudumun daha rahat olduğunu anladım. Son köye gelişimden on yıl sonra yeniden geliyordum. Değişen bir şey var mı merak ediyordum. Ançkora'nın sırtına çıkınca , yıllardır gördüğümüz hiçte hoşuma gitmiyen manzara el değmemiş olarak karşımdaydı.Ziyaret ve devamında kac'ın boz potoro bej renkte bayırı parlayıverdi.Hep aya bile gitsem oradan bu boz potorodan Karsniya'yı tanıyabilecekmişim gibi gelir bana.Sermiyasol'lar,Trialet'ler ağaçlandırılırken buralarında ağaçlandırılacağını çok umut etmiştim.Bazı öngörüsüz kimselerce engellendiğini duyduğumda çok üzülmüştüm.Halende üzülürüm.Her yağmur yağışta ispantik ve Kacın bayırlarından tonlarca toprağı ''kan leş götürüyor deyiminin ifadesiyle''vatan veya köy toprağı süprülerek denizlere taşınıyor. Yollar fena değildi. Köye kadar her türlü koşullarada ulaşım sağlanacak kadar iyileşmişti.Kışlaların yoluna sergi için kamyonlar çakıl taşıyorlardı.Kac ve Ziyaret'in bayırının dışında yeşillikler, bahçeler insanın yüzüne gülüyor.Ağırlıklı olarak elma ağaçları her kapıda birçok ve meyve dolu olarak gelenlere hoş geldin der gibi. Köyümüzün muhtarı Sedat Kara,on parmağında ondan fazla hüner.Köymüzün en unutulmayan ismi Şaban emminin oğlu.Her derde deva olmaya ,her eksiği gidermeye koşturan bir muhtar.Kışla yoluna sergi seriliyor.Çalışanların yemesi ,içmesi, her iş onun omuzlarında. Her yere yetişmeğe uğraşıyor.Elektirik mi bozuk, su mu patlamış bir yerde,kaynak işi mi var,hastan mı var acil yetiştirilecek, çürüyen bir kiriş yada bir bir kalas mı değişecek,yardımı ilk istenecek kimse o. Köy bayağı kalabalıklaşmış.Gençler.,çocuklar dolaşıyor köyün içinde.Camikapısında Köyde çocuk yok desek yanlış olmaz.Arasıra görülen bir kaç çocuk yollarda oynamıyor.Dedesinin elinden yada nenesinin eteğine yapışmasından diyar-ı gurbetten gelmiş, pekte bu köylü gibi durmayan ,çekingen çocuklar. Köye gelen herkes evinin göçen bir tarafını onarmak ,çürüyen bir tahtasını değiştirmekle meşgul.Ortak bir payda da artık eski konforun kimseye yetmemesi.Her evin bir tarafına yerleştirilen modern tuvalet,fayansla kaplı bir banyo ve yanında klozet konmuş,suyuda tuvaletlere alınmış olduğunu yüzlük boruyla ahırın ardına değil kanalizasyona verildiğini anlayabiliyorsunuz.Köyün çöplerinin hemen bitişiğinden geçen dere kenarına doğru atılması köye girişlerde çok çirkin bir manzara oluşturuyor.Eskiden ağpunluğa atılan artıklar kısa zamanda dönüşüyordu ,modernizmin getirdiği atıklar yüzlerce yıl kirlilik olarak kalacağını düşünürsek ,o çirkin görüntülerin büyüyerek devam edeceğini bilmek ve çözüm bulmak zorundayız. İlk defa festivale katılacağım için bayağı heyecanlıydım.Bir gün önceden herkes gibi bizde aldığımız kuzuyu kestik,festivale hazırladık.Sabahla beraber arabasına binenler etraflarına nispet yaparak herkes görüyor mu merakı içinde geçerek ,bir zamanlar ziyaretin önündeki düz yoldan millet cami kapısından görsün diye at sürdüğümüz yerde gaz vererek hızla arabalarla geçiyor yeni kuşak. Biz Atanur'un arabasıyla malzemelerimizi göndererek eskiden olduğu gibi yayan yasak'tan yürümeyi tercih ettik.Yaylaya kadar kah çam sakızı topladık,Kah anılar resmi geçidi yaşayarak musluğa ve yaylaların göründüğü çermik yoluna çıktık.Kışlalar şenlenmiş.Eski şenlikten çok değişken.Saydık .16 altı yayla yapılmış, iki yayla inşaat halinde.Susamgil'in yayla yerinin önündeki düzlükte çeşme ve önünde parlak metalden iki aşamalı yalak.Eski pınarların ağaç oluktan akan suyuna gem vurulmuş metal bir muslukla.Yaylaların çoğu daha modern denebilir.Yine iki katlı altı ahır üstü yayla.Her yaylanın önünde kuzular,,inekler,danalar yerine bir yada bir kaç (yeni yada modelli)arabalar park etmiş.Gezinen insanlar ne şaşortlara benziyor,nede gençler nenelerin morbetlerine. Yaylamızın yerinde harabelerinin ayıbını örtmeye çalışırmış gibi boy atmış çinçarlar beni hüzünlendirdi. Geçmişe döndüm Bir kurban bayramı ilkbaharın kışlalık dönemine denk gelmişti.Annemin elini öpmek için kışlaya geliyorduk.Yine bugünkü gibi çam sakızını köknar ağaçlarından toplayarak geliyorduk.Musluğun pınarından eğilerek kana kana su içtik.Üstü dallarla ötülü,önü kalas parçası ile yükseltilmiş bir pınardı.İki diz üstüne çökülür, eller pınarın iki tarafına destek verilere eğilinir,eğer şapka varsa tereği namazda olduğu gibi geriye çevrilerek ağız su yüzeyine temasla su içilirdi.Musluğun suyu berrak olmadan çok hafif gri-mavimsi,yada mevlitlerde ikram edilen şeker şerbeti renginde idi.Suyu yuttuktan sonrada ağızda çam kokusu ve şeker şerbeti tadını hep damağımda hissederdim.Musluğun pınarı perişan adilmiş.Düzlüğe getirilerek çeşme yapılmış.Başına da naylon bir bardak konmuş.Doğrusu musluğun suyundan içme tadını ve mutluluğunu tadamadım.Kamil dedenin uzun bir ağaç oluktan akan pınarınıda modernleştirme adına aynı akıbete uğratmışlar.Yazık etmişler diye düşündüm. Kışlaya doğru yönelmiştik ki annemin '''Vuy çocuklarım.Ben kurban olurum size'' çığlığı ile solumuzdaki ağaçlığın içinde bizi gören anneme doğru yöneldik. Annem.Katışıksız,hormonsuz safi saf ana.Geleceğimizi biliyordu. O da bizim gibi bayramlık yeni elbiselerini giymişti. Arkasında çok kalabalık kırmaları olan mor renkte kalın keten kumaştan etekliği ve üstünden yeni dışarlık kuşağını bayram için bağlamıştı.Siyah keten kumaştan peştemali de eteği kadar çok kırmalardan oluşuyor,beline elle renkli ipliklerle geometrik süsler yapılarak örülmüş kuşak bağı, kuşağın üzerinden bir kaç defa bele dolandıktan sonra arkada düğüm atılıp kalan fazlalık ucundaki püsküllerle kuşağının üstünde esen rüzgarla salınarak güzel görüntü oluşturuyardu.Üst tarafında siyah (geleneksel herkes için)koçik ön tarafı kopçalarla çok sıkı sıkıya düğmelenmiş, göğsünün açık kalan yarısını beyaz üzerinde renkli küçük benekleri(çinskalalı)olan iç gömleği arta kalan kısımları kapatıyordu. Başında nenelerin genellikle aynı renkte giydikleri mor renkta gometrik çizgilerle süslenmiş şalı vardı ki aynı şalın siyah beyazından olanına kürtler PUŞİ diyorlar. Annem peştemalinin etekte kalan iki ucunu bir eliyle yukarı toplayarak oluşturduğu torbaya kuru orman yosunu topluyordu. Peştemalinin iki ucunu yukarı kıvırınca kalın pamuklu ,üzernde kocaman çiçekleri olan divitin tumanı dizlerine kadar görünüyordu.Bize doğru geldi. Bayramlaşmak için elini öptüğümüz kafi gelmedi sarılmak için elini bırakması ile bütün topladığı yosunlar yere saçıldı.Umurunda değildi. Bizi yeterince sıkarak kucaklıyor bir taraftanda bizi ona veren allahına şükrederken göz pınarlarının musluklarını açıvermişti..Çocuklarının hepsini doyasıya öpüp sarıldıktan sonra babamın eline eğilerek öpüp saygıyla başına koyması halen gözümün önünde.Yosunlara ne yapacağını sorduğumuzda ''Sabah sütünü makinaya vurmadım.Siz içesiniz diye sakladım. Bugün hava rüzgarlı.Isıtırken yaylanın aralıklarından rüzgarla gelen çisülar (kuru yaprak ve ot kırıntıları) sütünüze dökülmesin diye aralıkları tutacaktım.Acela etmeğe çalıştım ama yetiştiremedim.'' Çermuk tarafından gelen çakıl taşıyan çakıl kamyonunun korna çalması ile hayallerimden uyandım. Herkes kendi yaylasının yerine yerleşmiş.Biz birgün önce yayla yerimizin bedenine baraka kurduk.Yayla komşımuz Ayhan kızı ve Nadiye ile geldiler.Hal hatır ettik.Ayhan ustalığını konuşturdu . Üçtane cirk ucu bulmuş yasakta .Yanıbaşımızda yere çakıp üstüne de bir bez bağladı.Çaktığı kazıklar devrilmesin diyede kazığın birini masanın bacağına sağlamca bağladı.İnşaatı (!) ve tekniği üzerine şakalaştık , gülüştük epey zaman. Festival istiklal marşı ile açıldı.Dernek temsilcileri ,muhtar konuşmalarını yaptı.Necat bayraktarın çok güzel köyü anlatan şiirini okudu Öner hoca. Halaylar horonlar oynandı.Herkesin yüzü gülüyodu.Herkesin burada mutlu olduğunu vucüt dillerinden okunuyordu.Herkesin tenceresinde et kaynıyor yada yaylanı önünde ÇAĞ döner çevriliyordu.Gece eğlencelerinde meydana dikilen uzun bir ağaca bağlanan iki lamba alanı çok iyi aydınlatıyordu.Biçok alan ve yaylalarda epeyce güçlü bir elektrojen makinasından üretilen elektirikle aydınlatılıyordu.Çok güzel sevgi ve saygı dolu eğlenceli anlar yaşadık.Böyle bir oluşuma öncülük ettikleri için KARSNİYA-DER görevlileri teşekürü fazlasıyla hak ediyorlar. Kışlaların yeni işlevinin hayvancılık değil şimdiki işleviyle yılda bir kere festival yaylası olduğunu,festival alanı içinde bulunan yayla yerlerinin başka yerlere yerleşmesi gerektiğini tartışmaya açtım. Ama hiç kimse razı değil.Herkes eski yaylasının yerine sahip çıkyor.Bİraz sağa yada sola kaydırmak bile istemiyor.Bir ara geç gelmiş bir köylümüzün yayla yerinde oynanan halay çemberini yana kaydırarak çadır kurmağa çalıştığınıda gördüm. Oluşan alanın daraltılmaması ve mümkün olduğunca geniş olması gerek. Bu alan içinde eski yayla yeri olanların iyi düşünerek başka bir alanda yurt edinmeleri düşünülmeli. Kışlaların eski ve yeni görüntüsü,işlevi ,görüntüsü bile büyük oranda değişmiş.Eskiden mal ,davar,kuzu dana dolu olurdu ortalık,Şimdi arbalar var sadece.Eskiden üretim alanıydı,şimdi sadece tüketim.Eskiden çok ilkeldi yaylalar.Şimdi göreceli olarak modern.Her yaylanın içinde suyu ve tuvaleti,tuvaletinde bile suyu bağlanmış durumda.Bu modernliği düşünceye yansıtmak ve yaylanın yeni işlevine göre (FESTİVAL YAYLASI)şekillenmesinde herkesin duygusal değil akılcı yaklaşması benim düşüncemdir. Festival bitti. Seneye projeler konuşulur oldu.Biraz kuşburnu topladık Hanımlar marmelat yaptılar.Eziyeti çok olsada yemesi çok hoş. Derken kurban bayramı da geldi çattı. Herkes kurbanlığını aldı. Bayrama hazırlandı. Uzun yıllardan sonra ilk defa yeniden köyde bir bayram geçirecektim.Bayramdan sonra herkesle sarılıp öpüşecek kadar samimi bir bayramlaşma ,hal hatır etme olayını yaşayacaktım. Belkide allı-yeşilli giyinmiş çocuklar ellerinde şiş ler kurban eti ve bayram şekeri toplarlar diyede hayal etmiştim. Bayram sabahı camiye gittik Atanur'la.Epeyce cemaat vardı.Bizde saf tutuk .Hoca efendi önde dini bilgiler veriyor. Başlangıç olarak **Sayın cemaat camide siyaset yasaktır aslında. Ben buna karşıyım.Siyasette konuşabilmeliyiz** demesiyle ''Buyurun hocam açın mevzuyu tartışalım diyecektim ki Atanur'a gözüm ilişti.Sakın haaa. Der gibi bir hali vardıki lafım dilimin ucunda kaldı.Bir şey diyemedim. ''Alal allah düşünce ve düşünce özgürlüğ anlayışımız bu kadar sığ mıydı?Hala o eski çayırda mıyız? Diye düşünürken ikinci hamle geldi genç hoca efendiden. ** Arkadaşlar,bizim başımızda ki çobanımız yabancılardır. Ben buna karşıyım. Çobanımız hiç olmazsa bizden olmalı.''Şok olmuştum.Başımızdaki çoban ,biz sürüyüz diyor adam.Sürü; çokça koyun topluluğuna denir.Koyunlar havanlar sınıfına girer.Özelliği ya önündeki koyunu takip eder çoğu kere,yada çobanının güdümünde ,onun istediği yere sürülür. Gazeteden okumuştum.Güney doğuda ayağı kayıp bir koyunun yardan yuvarlanmasıyla onlarca koyun arkasından şuursuzca atlamış ve telef olmuştu. Etrafıma bakındım.İtiraz eden yoktu.Herkes huşu içinde dinliyor.Kimileri tatlı bir rehavetle salınıyordu bile.Atanur'un gözü bende.Sakın ha demeye getiriyor jest ve mimikleriyle.Ağzınıda oynatarak sesini çıkarmadan birşeyler demeye çalışıyordu.Kim ne düşünürse düşünsün. Ben ne sürünün bir ferdi,nede koyun(hayvan) olmayı kabul edemezdim. Hareketlendim. **Afedersiniz hoca efendi. Cemaati sürü gözüyle gördükten sonra onları güden çobanın ,yerli yada yabancı olmasının önemi olur mu? Cemaatın bana bakışları haylı farklılaşmaı olduğunu farkettim.Hoca birşeyler anlatmağa çalıştı ama , ben sorumun cevabı olarak hiç bir şeyler anlamadım.Sorunun cevabı,belkide alışılmamış ,beklenmedik bir sorgulamada laga lugayla geçiştirdi.Üstüne gitmedim.Namaz sonunda geleneksel biçimiyle bayramlaştık. Herkes dağıldı.Bizde eve yöneldik. Bir süre sonra aşağı mahallede ablamla bayramlaşmak için topluca yola çıktık.Susamgil topluca harmanda oturuyorlardı. Oraya bizde gittik.Bayramlaştık.Hal hatır sorduk. İkram,Hacı Muzaffer eş ve çocukları hep ordaydı .Şakalaştık hoş sohbetler ettik.Müsade istiyerek yolumuza devam ettik.Mustafa amcanın oğulları Alim ağabey ,Selim ve eşi kapıda kazan kurmuşlar kavurma kaynatıyorlar.Bayramlaştık.Şakalaştık,hal hatır ettik. Aşağı mahallenin çeşme başındayız. Selim sesini yükselterek bana doğru -Hoca senin dediğini ben senden çok bilirim. Ben - Selim sen neyi benden çok bilirsin? Olabilir.Ben seninle herhangi bir konuda tartışmadım.Neden icap etti?Ve neyi kastettiğini,açık açık söylersen anlarım belki. Selim: İşte senin dediğin şeyi.Ben senden daha çok bilirim. Haydi git yoluna. Aynı cümleleri defalarca tekrarladık.Onun neyi benden çok bildiğini, yada Benim ne dediğimi,neyi kastettiğinide kendi dilinden anlayamadım.Ama bakışları hiç dostça olmadığını ,gördüm.Diyalog kuramadan sağır ve dilsiz konuşmanın gereksizliğ kanaatım oluştuğu için oradan ayrıldım. Karsniya'da cami kapısı diye diye milletin dilinde tüy bitmiş.Cami kapısı kültürü sizlere ömür.Orada artık birbirimizin dilinden de anlıyamıyoruz.Tartışamıyoruz. Ancak ''HAYDE HOCA DE GET YOLUNA diyebiliyoruz Camide sürülüğü reddetmemden kıgınlaştığını zannediyorum.Doğrusunu anlayan yada tahmin eden varsa izah ederse memnun olurum. Haa.Bir mevzuyu da burada not düşmeliyim.Herkes bağ bahçe yapmış.Çok ta güzel olmuş.Herkes biliyor bizim deredeki pantaları.Biz gidemediğimizde oradaki komşular toplayıp yiyorlardı.Helali hoş olsun.Bu sene iki panta da meyve vardı. Bir akşam ayı çıkmış ağaca birkaç dal kırıp biraz yemiş ,bizede bırakmıştı.Biz evde olmadığımız zamanda birileri iki pantayıda öyle dökmüş ve toplamışlarki yemeğe birkaç tane bile bırakmamışlar.Her kim yaptıysa ben hkkımı helal etmiyorum. Ahrete inanıyorsa o köylümüz açık açık haberi olsun. Köksal Bayraktar .30 Ekim 2014 Karsniya. |
Yorumlar |
Yorum hakkında 01/12/2014 10:29 İlgin ve yorumun için teşekkür ederim.Amacım değişğik lki zaman kesitinde duygularımı vermeninn yanında karşılaştırma ve geleceğe kaynak aktarma ve iz bırakma.Böyle olunca biraz ölçü kaçıyor.Profesyonel bir yazar olmadığım için sayın okuyucuların hoş göreceklerini umuyorum.
Köksal BAYRAKTAR Köşe Yazısı 17/11/2014 20:44 Köksal hafızan güçlüdür. Özellikle Yerel hayatı geçmişi, unutmuyor. en ince ayrıntısına kadar anımsıyorsun. Anlatım tarzında yerel özelliğini kaybetmemiş. Bence yazmaya devam et. Benim yazılarımla ilgilenen bir dostum. "Yerel olan temeldir" diyor.
Fakat yazıların çoğunda bir köşe yazısı kapasitesini aşıyorsun. Örneğin bu yazın tam iki köşe yazısı kapasitesinde. Üstelik Konuda iki. "Kurban Bayramı "bölümünü başka bir başlıkta ele almalıydın . Okuyucunun gözünü korkutmazdı. Selamlar. Necat BAYRAKTAR |
Yazarın diğer yazıları |
Derelerin Kardeşliği - 20/02/2017 |
Bütün dünyada nasıl halkların kardeşliği gerçekse, derelerin kardeşliği de o kadar gerçektir. |
Arkadaşım,Dostum,Yoldaşım, O ve Ben -2- - 11/01/2017 |
İlkokulu bitirdik.Diplomalarımızı aldık.6yıllık Susuz ilköğretmen okulu imtihanlarına yazıldık.Birgün önceden Unushev'de kızkardeşlerinde misafir olduk.Adakkale'de bir okulda imtihana girdik.Rifat Zeki ve ben beraber aynı yerde imtihana girdi |
Arkadaşım,Dostum,Yoldaşım O ve BEN - 14/12/2016 |
Onunla en eski anım yukarki yaylada olmuştu.Yaylamız yoktu.Mallarımızı Anneannem Zahide nenem sağıyordu..Yazın köy çok sıcak diye anam Nuro dayımla yaylaya gönderdi.Atla dayımın kucağında yaylaya vardığımda koşarak beni karşıladı. |
KÖLELİK VE İSLAM - 21/01/2016 |
Okul yaşamı boyunca din dersleri okudu bizim kuşağımız.Genellikle esirgeyen,bağışlayan,sevgi dolu din-i islam içerikli konular öğrendik. |
MENEMEN NE MENEM - 26/12/2015 |
930 yılı 23 aralık tarihinde 24 yaşındaki genç asteğmen KUBİLAY MENEMEN de |
AYYAŞ!! - 11/12/2015 |
'Ayyaş' bir sigara yaktı, bir kadeh rakı koydu, hava sıcak, çarptı tabii.. Kalktı Muş ve Van’ı Ruslardan temizledi. Bir kadeh daha vapurda sanıyor kendini hoopp Samsun’a gitti kafa. Amasya’da Erzurum’da Sivas’ta kongreler. |
KÖYÜME HASRET - 03/11/2015 |
Gel gör ,köyümün çok hoştur yazı . Pancarcı giderdi gelini ,kızı Şimdi yüreklerde kalmıştır sızı Kaldı bizim yaylalar Kutlu köyüne. |
YAŞAMA BAKIŞ - 21/03/2015 |
Aştım koskoca daağları Geçtim ovaları |
İSLAMOFOBİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ-1- - 04/02/2015 |
Charli Ebdo baskını ile Medeniyetler çatışması ve İSLAMOFOBİ yeniden ısıtılarak toplumun önüne servis edildi.Temcit pilavı gibi ısıt ısıt ye.Tabii yersen. |
Devamı |