Necat BAYRAKTAR
necatbayraktar@hotmail.com
Ne Dediler?
11/03/2013 Tartışmaların ana konusu Kürt sorunu olmakla birlikte
devletin yapılanması da onunla başat gidiyordu. Çünkü devletin antidemokratik
bir yapılanmaya sahip olduğuna inanan tartışmacılar konuşmaya oradan
başlıyorlardı. Ne de olsa Kürt sorunu bir anlamda devlet uygulamalarının bir
sonucuydu. Bu sonuç aynı zamanda siyasette etkili siyasi partilerin beynine
tutulan bir ayna gibiydi. Aslında adaletsizlik, yolsuzluk, hırsızlık vurgun
gibi sorunlar da önemli sorunlardır. Ama o konular hemen, hemen hiç
tartışılmaz. Mecburiyetten bir kez değinilip geçilir. Ben de önce oturumlarda söylenenlerden aldığım notları; Kürt sorunu ve devlet yapılanması, kurumları ve uygulamaları ile ilgili söylenenleri bir dosya haline getirerek bilgisayarda bir çantaya atmıştım. 1. Tartışmacı: “Bu devlet vatandaşı ile problemli bir devlettir. Geçmişte Ermenilere, Rumlara, Yahudilere, “6–7 Eylül Olayları” daha sonra Alevilere; Kahramanmaraş, Çorum Sivas ayrıca madımak ve Gazi olayları, Kürtlere, solculara, gazetecilere, müzisyenlere, şairlere, sinemacılara, tiyatroculara dincilere, aydınlara, entelektüellere, çağdaşlaşan edebiyatına, namuslu bürokratlarına, cezaevlerindeki tutuklulara, romanlara, eşcinsellere eşit bakmıyor. İçi boşaltılmış bir hoşgörü kavramını kullanıyor. Hem asker, hem polis, hem savcı, hem de yargıçtır. Delil toplarken delil karartıyor. Suç işleyen görevlileri terfi ettiriyor.” 2.Tartışmacı: “Türk ekonomisi bir gasp ekonomisidir. Böyle bir ekonomik sistemden doğru bir hukuk çıkmaz. Bu sistem jet Fadıl’ı, hayali ihracatçıyı, bir sürü suçluyu milletvekili seçti. Bildiri okuyanları, basın açıklaması yapanları, haksızlığa uğradığını söylemek için meydanlara çıkanları linç etti. Açlık sınırında olduğu için baklava çalan çocukları 6 yıl cezaevinde yatırdı. 3.Tartışmacı:“Tekçi iktidarın ruhu eğitim sistemine, edebiyatına, resmi kurumlarına ve toplumsal zihniyetine basın yayın hayatına yansımıştır ve yerleşmiştir. Herkese “benim dediğim gibi yaşayacaksın” fikrini dayatan bu zihniyet giderek toplumsal bir zihniyete, daha sonra da farklı olana bedel ödeten bir konuma geldi. Farklı olanı linç etmeyi olağan sayan bir kültüre dönüştü. Sonuç olarak da çatışma yaratan bir düşünsel eylem ortaya çıktı.” Devlet güçleri linç edilene değil, linç edenlere sahip çıktı. Destek verdi. 4. Tartışmacı: “Yapılanmasında kuvvetler ayrılığı varmış gibi davranan ama aslında kuvvetler ayrılığı hiç olmayan bir devlettir. Yasama yürütme ve yargıdan aynı kararlar çıkar. Siyasi partiler arasındaki fark düşünsel değil sen-ben kavgasıdır. Yaşananlarla en temel sorunlarla ilgili olarak ana medya da aynı düşünür. Farklı düşünen gazeteler farklı düşünen siyasi partiler kapatılır. Farklı düşünen gazeteciler öldürülür. Örneğin siyasi partilerde aynı devlet gibidir. Ayrı düşünüyormuş gibi davranır. Kavga ederler. Ancak oy getirecek ve oy kaybettirecek her konuda aynı şeyleri söylerler. Ne var ki gerçekten farklı düşünen, bir demokratik hak olarak farklı fikirleri savunan partiler kapatılır Örneğin; çok sıcak ve gündemde olduğu için en önemli sorun olan Kürt sorunu karşısında kimler neler söylemiş? Erdoğan; Her türlü bedeli ödemeye hazırız PKK’Yİ yok edinceye kadar mücadele edeceğiz. Hakkı Süha Okay; (CHP) Yöntem bellidir. Teröre anlayacağı dilden konuşmak gerek. Sıfırlanıncaya kadar mücadeleye devam edilmeli. Bahçeli; Yeniden OHAL uygulanmasına gidilsin. İdam cezası yeniden yasalaşsın. Terörün kökünü kazıyacağız. Armağan Kuloğlu; emekli asker; Irak’ın güneyine girilip PKK yok edilmeli. Sonra da diplomatik atak başlatılmalı. Görüldüğü gibi askerlerle siyasi partiler farklı düşünmüyor. 5. Tartışmacı: “Bugün yaşadıklarımız otuz yıldır patinaj yapan bir zihniyetin eseridir.” Yani bu zihinsel sistemin uygulamalarının sonucudur. Çünkü sistem yalanlar üzerine kuruldu. Toplumun ihtiyaçları ve demokratik değerler üzerinden değil. Din milliyet ve Atatürk üzerinden siyaset yapıldı. Topluma iki çıkmaz yol gösterildi. Ve o labirentte 87 yıl geçti. Bu zihniyete ters düşen farklı düşünce öne süren herkese devlet veya derin devlet bir şekilde bedel ödetti. Dediler. *Ben de bedel ödeyenlerden ilk akla gelenlerin listesini buraya ekledim. İşte liste; Devlet adamları: Adnan
Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edildi. Bülent Ecevit’e
başarısız bir suikast düzenlendi. Turgut Özal’a meclis kürsüsünde konuşurken
kurşun sıkıldı. Bürokratlar: Adnan Kahveci; milletvekili şüpheli ölüm… Vali; Recep
Yazıcı; şüpheli ölüm… Eşref Bitlis: Jandarma genel Komutanı Uçak Kazasında
şüpheli ölüm, Cevat Yurdakul; Adana Emniyet Müdürü; elliye yakın önemli dosyanın üzerine gittiği
için suikasta kurban gitti. Hiram Abbas; mitin iki numaralı adamı, şüpheli
ölüm. Gaffar Okkan; Diyarbakır’ın en sevilen emniyet müdürü; suikast… Doğan Öz;
çok kritik dosyaları ele alan savcı; suikast… Şairler: Nazım Hikmet, Ahmet
Arif, Enver Gökçe, Hasan Hüseyin, Yazarlar:
Aziz nesin, Orhan Pamuk… Gazeteciler:
Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, İlhan Selçuk,
Çetin Emeç, Hirant Dink, Metin Göktepe…
Müzisyenler: Ruhi Su, Selda
Bağcan, Mahzuni Şerif, Ahmet Kaya… Sinemacı:
Yılmaz Güney… Proflar; Muammer
Aksoy, A. Taner Kışlalı, doçentler;
Bedrettin Cömert, Bahriye Üçok,
akademisyenler, entelektüeller; Musa Anter, Onat Kutlar, en ünlü
üniversitelerin en ünlü öğrencileri… Deniz
Gezmiş, Mahir Çayan ve
arkadaşları, İbrahim Kaypakkaya: Siyasetçiler, iş adamları… Bu listeyi yüz katına çıkarmak mümkündür. Çok
hükümetler değişmiş. Ama devletin zulmü hiç değişmemiştir. 25.06. 2010 Not: 1. Yukarıdaki tarihten de
anlaşılacağı gibi bu notları yaklaşık üç yıl önce yazmışım. Olayların bazıları
çeyrek yüzyıldan daha fazla zamandır yaşanmış. Utanç verici olması gereken
olayların hangisinin faili bulundu? Çalınan
baklavaların faillerinden başka? Hatırlayanınız var mı? 2.
Devlet sadece el değiştirir. Zihniyet aynıdır.
Elin birinde milliyetçilik diğerinde dincilik sosu fazladır. 3.
Kürt sorunundaki bu günkü farklılık nereden kaynaklandı? Bu sorunun da tek
kelimelik bir yanıtı var. 4.
Köksal’ın yazdığı Berfo Ana Yazısını okuyunca bu yazı da aklıma geldi ve
arşivden çıkardım. İşte…..
Necat BAYRAKTAR
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
KÜRDEVAN - 19/12/2018 |
Umut tarlasına tohum ekerken Yoksulluğun bileğini bükerken Yeni hedeflere kürek çekerken Türlü yola düşünceye başvurduk Hayal dünyamızı yeniden kurduk |
Diyorum - 25/02/2017 |
Siyaset yapanın koluna sazı Almasına artık hayır diyorum Beş asır öncenin - davullarını Çalmasına artık hayır diyorum |
Algı yönetimi: Ne demektir? - 16/01/2017 |
Ülkemizde son bir yıl içinde çok kullanılan bir kavram... Peki nedir algı yönetimi? Toplumun algılarını özellikle siyasette kontrol etme istenilen doğrultuda yönlendirmektir. |
Burası Türkiye Yıl: 2014 - 16/05/2016 |
4 Bin çocuk için taciz davası açıldı. Her ay 650 çocuk için adli tıpa taciz davası geliyor. Zorla evlendirilen kız çocuk sayısı: 31 bin 337 |
EFKÂR TEPESİ - 21/02/2016 |
İstemem ne küpe ne altın zincir Su altında ağlar beyaz bir incir Cerattepe gitse yüreğim sancır Dere sesi /dalga sesi / çay sesi Selam memleketim Efkâr Tepesi |
Bir Kuş - 01/01/2016 |
bir ben varım bir de turna yanımda Bir kuş bakışındayım dostum Rüzgârlara karıştı ıslıklarım Zaman mı önümde benim Ben mi arkasındayım zamanın bilmiyorum |
Zehirli Dil - 30/10/2015 |
Ezop ve Dil başlıklı bir yaşanmış öykü olduğunu okuduk. Sanıyorum çok kimse bilir. Onu burada anlatmayacağım. |
Haddini Bilmek: - 12/08/2015 |
Özellikle siyasilerin ağzından bu günlerde sık, sık duyduğumuz ‘’haddini Bilmek’’ deyimi dilimizde çok kullanılan deyimlerden biridir. |
Gezinin İkinci Yıl Dönümü: - 31/05/2015 |
Toplumsal Tarihimize “GEZİ OLAYLARI” olarak geçen eylemlerin ikinci yılındayız. Herkesin bildiği gibi… İstanbul da Gezi Parkının bulunduğu alana AVM yapılması amacıyla başlayan hükümet girişimine o çevrede yaşayan insanların karşı çıkışıyla başlayan |
Devamı |