Köksal BAYRAKTAR
koksal@hotmail.fr
HEP DİK DURAN BİR KADIN
06/05/2012 Gök mavisi gözleri ,uzun boyu,yılların ve acıların yüzüne derin kırışıklıklar oluştursada gençliğinde fidan boylu ve çok güzel bir kız olduğunu düşünmüşümdür hep.Ak pak,bembeyaz bir yüzü vardı.Öyle ince bir cildi vardıki yüzünde biraz koyuca renkte toplar damarlarını,kırmızı renkte temiz kanın dolaştığı atar damarları görünürdü.Elinde küçük abdest güğümü ile evimizin önünden geçerek köy çeşmesine su almaya giderken görürdüm.Amaç belkide su getirmek değil biraz açık havaya çıkmak ,efkar dağıtmak,sıkıntılarını gidermek için bir şeyler yapmaktı. Çok ağır dikkatli ama kararlı adımlarla ,yürürdü.Yılların ve zor yaşam koşullarının; üstelik genç yaşlarında dört evledını kaybetmenin acısının omuzlarına tonlarca ağırlıkyüklemişte inadına DİK DURUŞUNU bozmuyormuş hissini duyardım.Hep dik yürüyordu.Zamana ,acılara,yer çekimine inatla dik duruşunu bozmamıştı.Öylece yaşlanmıştı,Onu hep gözü yaşlı hatırlıyorum.Gözü yaşlı demek bile doğru değil,iki gözü iki çeşme.Bir **OĞUL OĞUL** deyişi vardıki inleme değil göğüs kafesi içinden akkorlardan alev çıkacağını zannederdim. ''Oğul ben üç dağ gibi oğulu bir dünya güzeli kızımı kara toprağa verdim oğul.Ben taşmıydım kayamıydım oğul.Nasıl eriyip yok olmadımda dayandım oğul'' diyerek ağlarken yaktığı ağıt ve çıkardığı canhıraş seslerden acısının yangına dönüştüğünü düşünürdüm .Kimse onu teselli edecek kelime bulamazdı. Bu PEHLÜL dedemin hanımı PERUZ nenemdir.Feleğin çok acı sillesini yemiş.Yüreği yanık bir ana olduğunu anlayacak kadar, hele evlat sahibi oduğumda onun acısını içinde hiç küllenememiş kor halinde kalmış büyük acısının tamamını olmasada biraz olsun anladığımı ama nasıl katlanabildiğini halen anlayamadığımı itiraf etmeliyim. Büyük kızı Nezaket
bibim aşağı mahalleden Abdi (Namı değer Deli Abdi) ile evlendi.Oğlu Mustafa'nın doğumundan kısa bir süre sonra öldü.Mustafa
(Sonradan Muker köyüne göçen Mustafa )
öksüz kaldı .Peruz nene kızını genç
yaşta kaybederek evlat acısını tattı. O zamanlar doğum
kontrolu ya da nüfus planlaması diye bir mesele yok.Kimine göre leylekler getiriyor ,kimine görede allah veriyor.Sonra çok çocuktan zaten
sıkıntı olmazdı.Cenabı allah yarattığı kulunun rızkınıda verirdi. Peruz nenemin ikinci çocuğu Nevzat amcamdı.Babamdan ve cami kapısında bir sohbet sırasında Susamgil'in İdris amca dan da dinlemiştim.Çok güçlü kuvvetli babayiğit biri olduğunu.Cami kapısına eşeğiyle getirdiği iki sepet üzümü satmaya gelen adamla iddaya tutuşmuştu.Eşeği sepetiyle kucağına alıp meydandaki dibek taşının bir tarafından diğer tarafına geçirecek.Başarırsa doyana kadar bedava üzüm yiyecek.Başaramazsa üzümün ağırlığı kadar tahılı adama bedava verecekti.Sözünü tutar.Eşeği sepetleri ile kucakladığı gibi dibek taşının diğer tarafına zorlanmadan geçirir.Yeseydi yükün yarısı nı belki bitirirdi ama oradaki büyükler fukarayı mahrum etmemesini isteyince sadece bir okkalı salkım alarak kalan hakkından vaz geçer. Nevzat amcam askerlik dönüşü evlenir.Dünya güzelide bir kızı olur. O zamanlar çok çooook zor zamanlar.Ekmek gerçekten aslanın ağzında.Kazanmak çok zor.Adam gibi adamlar dik durur ,en zor koşullarda çalışır ,çilini çocuğunu namerde muhtaç etmezdi Ana geçim kaynağı ÇALBADARLIK tı.Hopa'ya atla HARHAN yoluyla gidilir.Oraya kadar gemi ile gelen Kars Ya da Ardahan'a gidecek devlet memurlarını eşyaları ile alır kira karşılığı görev yerlerine götürülür, tabii çalbadar çarıkları ile bu yolu yürüyerek almak zorunda.Bazı çalbadarların biraz fazla kazanma adına atının yiyeceği arpa heybesinide omuzunda taşıdığını babamdan duymuştum.Başka bir para kazanma yolu tütün kaçakçılığı.Babam anlatmıştı.Ardanuç köylerinde kilosu 3 kuruşa alınan tütün Kars köylerinde kilosu 3 liradan satılarak para kazanılıyordu. Kazancı iyi olmasına rağmen ölümüne riskli bir kaçakçılıktı.Kafile 8 veya 10 atlı birleşerek iki silahlı koruma eşliğinde yola gece yolculuğu yapılıyordu.Jandarmayla karşılaşma halinde ,iki kişi sipere yeterak çatışmaya başlıyor.Jandarmada siperlenip ateşe başlıyor.Atları başka yoldan sürüp izlerini kaybettirince çatışanlarda karanlıktan istifade arazide kaybolup kafileyle buluşuyor.Lozan anlaşması ile kabul edilen osmanlı borçları tütünle ödeniyordu.1956 da borç bitsede TEKEL idaresi ile aynı sıkı denetim devam etti. Başka bir kazanç ÇAKASAK ticaretiydi.Kars,Ardahan,Göle taraflarında taşıma aracı olarak dört tekerleği olan FURGUN denen öküz Ya da erkek camuşlarla çekilen bir araç vardı. Bu araç meşe ,dişbudak ,karağaç gibi sağlam ağaçlardan yapılmalıydı.Bu FURGUN aracının ağaç aksamının adıdır ÇAKASAK.Oralarda bu ağaç türleri olmayınca bizim yöreden götürülürdü.Bu da tütün kadar yasaklı ağır bir kaçakçılık suçuydu.Çakasak taşımacılığıda yasaklı olarak gizliden taşınır, ve para kazanılırdı. Askerliğini yapmış gelmiş.Evin yükünü omuzlayacak gücü de var.Çakasak yükler vurur yola.Az gider,uz gider deretepe dümdüz gider.Birde döner bakar ki bir arpa boyu yol almış ancak. Daha gidilecek yolu var.Ama atı güçten düşmüş. Gitmiyor.Yükünü götüremiyor.Eve eli boş dönmeyi de erkekliğine yediremez.Beygirin yükünü alır sırtına.Gideceği yere götürür.Ağır yük altında saatlerce terler, o terle yoluna devam eder.İnce bir hastalık gibi gücünü yavaş yavaş kaybeder ve sonunda da vefat eder.PERUZ nenem ikinci defa evlat acısıyla canı yanar.Yanarda el aleme ,dosta_düşmana karşı DİKDURUŞU nu bozmaz. Zaman her ateşi söndüremesede küllendirir.Eh bunada şükür diyor bağrına taş basıyor.Üç oğlu daha var.Faik,Yakup ve Yusuf amcalarım.Öylesi var ki bir evlata hasret;diyerek kendini teselli eder. Faik amcamda güçlü kuvvetli ve babayiğit bir delikanlı.Hatırlı, herkesin sevip saydığı bir delikanlı.Askerliğini yaparken yazın izine gelmiş.Köyde armut ve pantaların iyi olgun zamanı. Köyden Balvana'lara doğru giden yolun tarafında lahana bostanlarımız var.Bostanların başında da iki kocaman PANTA ağacı vardı.Soldaki Melek dedemlerle bize,sağdaki ise Ardahan'ın sindizgom (yalnızçam beldesi) ne göçmüş Rustem dedemlerle PEHLÜL dedemlere aitti. Faik amca Panta toplamak için çıktığı ağaçtan çeperlerin
üzerine düşer.Oradan aldığı arıza nedeni ile bir türlü iflah olmaz.Vefat
eder.PERUZ nenenin ana yüreği bir defa
daha yanar. Eski evimiz Rezak amcaların mereklerinin bitişiğinde ,iki katlı klasik bir Karsniya eviydi,Balvanalar Ya da Deliağa tarafı ve Rezak amcaların şimdiki harmanlarına denk düşen tarafı balkonla çevriliydi.Hele arka balkondan tüm Karsniya arazisi görülür,muhteşem bir manzarası vardı. Arka balkonda oynuyordum.Hava müthiş fırtınalı.Yağmur sağnak halinde aniden bastırdı.KACIN BAYIR' ından hemen sel ler coştu.Sürüklediği taşlı topraklı suyun sesi bana kadar geliyor.Bazan oyle bir şimşek ve arkasından gök gürültüsü kopuyor ki eve koşup Musa dedeme sarılıyorum. O beni teskin ediyor, sakinleştiriyor. KACIN BAYIRI'ndan inen selin bedevrelere vuran iri damlaların gürültüsüne şimşek ve gök gürültüsü karışarak hercümerç oluyor.Ben balkondan seyrediyorum. O da ne Altunalar 'da (Çiftlikler ve Barevan mevkisi arasında kalan bir mevkidir.)bir adam hızla koşuyor.Bizim tarlamızın üst tarafındaki kocaman ot yığınının kenarını kaldırıp otların altına giriyor ıslanmamak için.Bütün dünyayı aydınlatan kocaman bir şimşek ağıyor adamın altına sığındığı ot yığınının üstüne.Kesif ,kocaman bir duman dikildi gökyüzüne doğru.Evin her tarafını titreten müthiş bir gök gürlemesi kapladı ortalığı.Korkumdan yine eve kaçtım dedemin kucağına sığındım.Gördüklerimi dedeme anlattım.Dedemin rengi değişti. **Eyvah Yusuf olmalı.Bu sabah Altunaları biçmeye gideceğini söylemişti yolda karşılaştığımızda.** YUSUF amcamı yıldırım vurmuştu ve ben bunun canlı şahidiydim.60 yıla yakın zaman geçti.O an beynimde resmedilmiş,en ince detayına kadar işlemişki ne zaman öyle şiddetli doğa olayı ile karşılaşsam o anı yeniden yaşarım.Yangın yerine dönmüş evlerini ,cenaze karapanda yıkanırken gerilen cecimlerin arasından kömürleşmiş ayak tabanının resmide beynimin bir tarafında hep kayıtlı kalmıştır. Hafızamda
kalan resmi; kısa ve spor olarak
kesilmiş saçları,günlük traşlı çok
yakışıklı ve enerjik her zaman
güleryüzlü, olduğudur.Komşumuz Sabit amcaların (Nebi Usta'nın babası)harmanlarında
büyük ablamın saçlarını keserken hatırlıyorum. Peruz nenemin bağrı bir daha dağlanmıştı.Kendiside şaşıyordu bu kadar acıya nasıl dayandığına.Annemle oturup dertleştiklerinde karşılıklı göz pınarlarının nasıl sel olduğunu unutmam mümkün değil.Annemde tek erkek kardeşi YAŞAR dayımı askerde kaybetmişti.Annem sessiz derinden derine inlerdi,Peruz nenem göğüs kafesindeki acıyı volkanın kıraterini terketmesi gibi gürleterek **Oğul ben taşmıydım ,kayamıydım da erimedimde dayanabildim bu acıya oğul ** diyerek dökerdi göz yaşlarını. ********************** Evimizin önünde harmanda güneşleniyor ayaküstü sohbet ediyoruz.Mahallenin çoğu orada.Karşıdan Peruz nenemin dik dik yürüyerek elinde ufak bir güğümle ,yaşamın omuzlarına yüklediği yükü zoraki taşıyormuşçasına ağır ağır geli hep aynı vitesle geliyordu.Halil ağabey (Namı değer Çolak Halil)Nüktesini yapıştırdı. ****Yakup anana bak nasılda dik dik yürüyor. Yedikere maşallah.Koca arıyor bak sonra demedi deme sakın..***** Derken nenemin dik yürüyüşünü taklit ediyordu.Peruz nenenin duyabilmesi içinde yüksek sesle birkaç defa tekrar etti. Herkeste bir tebessüm oldu ama kimse kahkaha atamadı.Nenem geldi harmanın kenarına kadar. Nenem Halile baktı hafif tebessümle. ****Deli ** dedi.Halil Bedenin önündeki postu harmanın kenarına sererek nenemi oturtu.Güğümünü aldı.Elini biçok defa öptü başına koydu. Koşarak çeşmeden suyu doldurdu getirdi. ***Sen benim anamsın, nenemsin. O kadar üzgünsün ki, azıcık yüzünü güldürmek için şaka yapmak istedim.Kırdıysam affet beni.*** demesiyle biraz gülümser gibi oldu.Elini **pahooo gülmek kiiiim ben kim **der gibi sallıyarak kalktı.Güğümünü eline aldı.Yoluna devam etti.Kimse laf etmiyordu.Ortalık sessizliğe bürünmüştü.Halil'in çok mahçup olduğunu düşünmüş olacakki evine giden yolda son virajı alırken bize doğru dönerek tebessümle Halil' e ***Deli ** dedi **Deli zevzek .
Köksal Bayraktar –5 Mayıs 2012 Chavanoz | ||||||||||||||||||||||||||||||||
Yorumlar | ||||||||||||||||||||||||||||||||
Özür hk. 19/05/2012 16:02 Peruz Nenem hakkında yazdığım yazı hakkında ki özürüm hata yada yanlış bir şey yaptığımdan ,öyle bir şey düşünerek değil.Küllenmiş acıların üstünü bir daha açtığım içindi. Köksal BAYRAKTAR 13/05/2012 01:01 Merhaba Kösal; Ailemizin yaşadığı acıları hayat boyu zaman, zaman anımsamamız sizinde yazılı hale getirmeniz gerçeği asla değiştirmeyecektir. Buna karşın belki de okuyanlardan bazılarının hayata karşı bakış açılarında farklı bir etki yaratacaktır. Okuduğumuz bazı roman ve öykülerdeki trajedilerin böyle gerçek hayat hikayelerinden çıktığınının da bir göstergesi olabilir. Her şeye rağmen yazman yazmamandan daha yararlı olmuş olabilir. Selamlar.
Necat BAYRAKTAR yorum 12/05/2012 21:50 Köksal Abi ben senin bu yazından gocunmadım.Senin iyi niyetini neyi paylaşmak istediğini biliyorum.Lütfen özürü geri çekiniz.Bizim yorumumuz sana değildir.Mutlaka biliyorsun.SELAMLAR ayhan bayraktar Özür 11/05/2012 22:50 Bu dönemde Türkiye'de herkes birşeylerle yüzleş
mekten bahsediyordu.Bizim payımızada acılarımızla yüzleşmek düştü.Biraz küllenmiş acıların yeniden yaşanmasına neden olduğum için özür diliyorum.Yaşananların acı yada tatlı,güzel yada çirkin ne olursa olsungeleceknesillere aktarmanın bir görev olduğunu düşünüyorum sevgi ve selamlarımla Köksal BAYRAKTAR 11/05/2012 00:31 Bu yazı bizim ailemizin acılarla dolu kısa özgeçmişidir. Kardeşim Ayhan ailemizin duygularını çok etkili cümlelerle ve doğru olarak anlatmış. Acılara benim tanıklığım Ayhan''''''''a göre biraz daha fazladır. Acılar öyküde duygular Ayhan''''''''nın yorumunda... Başka söze gerek yok. Yazana da okuyanlara da selamlar. Necat BAYRAKTAR Necat BAYRAKTAR 07/05/2012 20:56 Bu yazı bizim yüreğimizin yarasını tazeledi.Ben çocukken evde sesli gülme olduğunda ikaz gelirdi.NE MUTLU CANINA NASIL GÜLÜYORSUN.Bu evde çıkan cenazeleri unuttunuz mu? ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR.Bizler çocukken bile bu olayların etksinde büyüdük.Yorumum Duygusallık içerir. Diyecek fazla bir şey yok.Selamlaımı gönderiyorum.
ayhan bayraktar
| Yazarın diğer yazıları
Derelerin Kardeşliği
- 20/02/2017
|
Bütün dünyada nasıl halkların kardeşliği gerçekse, derelerin kardeşliği de o kadar gerçektir.
|
|
Arkadaşım,Dostum,Yoldaşım, O ve Ben -2-
- 11/01/2017
|
İlkokulu bitirdik.Diplomalarımızı aldık.6yıllık Susuz ilköğretmen okulu imtihanlarına yazıldık.Birgün önceden Unushev'de kızkardeşlerinde misafir olduk.Adakkale'de bir okulda imtihana girdik.Rifat Zeki ve ben beraber aynı yerde imtihana girdi
|
|
Arkadaşım,Dostum,Yoldaşım O ve BEN
- 14/12/2016
|
Onunla en eski anım yukarki yaylada olmuştu.Yaylamız yoktu.Mallarımızı Anneannem Zahide nenem sağıyordu..Yazın köy çok sıcak diye anam Nuro dayımla yaylaya gönderdi.Atla dayımın kucağında yaylaya vardığımda koşarak beni karşıladı.
|
|
KÖLELİK VE İSLAM
- 21/01/2016
|
Okul yaşamı boyunca din dersleri okudu bizim kuşağımız.Genellikle esirgeyen,bağışlayan,sevgi dolu din-i islam içerikli konular öğrendik.
|
|
MENEMEN NE MENEM
- 26/12/2015
|
930 yılı 23 aralık tarihinde 24 yaşındaki genç asteğmen KUBİLAY MENEMEN de
|
|
AYYAŞ!!
- 11/12/2015
|
'Ayyaş' bir sigara yaktı, bir kadeh rakı koydu, hava sıcak, çarptı tabii..
Kalktı Muş ve Van’ı Ruslardan temizledi.
Bir kadeh daha vapurda sanıyor kendini hoopp Samsun’a gitti kafa.
Amasya’da Erzurum’da Sivas’ta kongreler.
|
|
KÖYÜME HASRET
- 03/11/2015
|
Gel gör ,köyümün çok hoştur yazı .
Pancarcı giderdi gelini ,kızı
Şimdi yüreklerde kalmıştır sızı
Kaldı bizim yaylalar Kutlu köyüne.
|
|
YAŞAMA BAKIŞ
- 21/03/2015
|
Aştım koskoca daağları
Geçtim ovaları
|
|
İSLAMOFOBİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ-1-
- 04/02/2015
|
Charli Ebdo baskını ile Medeniyetler çatışması ve İSLAMOFOBİ yeniden ısıtılarak toplumun önüne servis edildi.Temcit pilavı gibi ısıt ısıt ye.Tabii yersen.
|
|
Devamı | |