• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/pages/Karsniya-KAPI-K%C3%96Y%C3%9C/387816791306924?fref=ts
  • https://twitter.com/karsniyali
    • 6. Acı Su ve Yayla Festivalinden
    • Kışlalarımız (Yaylalar)
    • Oktay AKPINAR'ın arşivinden
    • Yasak'dan
    • Panteb'dan
    • Sözü olan erlerin meydanı "Cami Kapısı"
    • Kürdevanın eteğinde "Karsniya Koyunları"
    • Muhtarımızın
    • Festivalimizden 2019
    • Karsniya'da Kış
    • Ertuğrul AKPINAR arşivinden
    • Cami Kapısı Sohpetlerinden
    • Şifa kaynağımız "ÇERMİK"
    • Camimiz
    • Alettebler
    • Karsniyaspor Antrenmanda
YALMAN KARSNİYALİ
yalmankarsniyali@karsniya.com
YALMAN 4
19/06/2011
          
KARSNİYALI YALMAN 4. BÖLÜM’
              Karsniya’da havalar soğudu. Artık etrafı kırağı sardı. Benim ve koyunlarım için hava iyice soğumuştu. Koyun sürüsünü köye indirdim. Karapanda yatırmaya başladım. Koyunlar evde kapandığı için annem otlatıyor. Ben Kürdevan’a ruhsatiye alındığı için oduna gitmeye başladım. Kürdevan’a gitmeyi çok isterdim. Geceleyin saat 01 de evden çıkar sabah saat 05 de  Kürdevan’a vardığımız halde Kürdevan’dan çarşının ışıkları göründüğü için. Oduna gitmeye can atardım.
            İlk gidişimde babam önden odun hazırlamaya gitti. Bende öküzleri arkasından diğer komşularla götürmeye başladım. Saat 04 sıralarında Laşet denilen tepeye geldiğimizde komşu kadınlardan birisi bağırdı. Çarşı göründüüüü!  O tarafa baktığımda ne kadar çok ışık vardı. Hayretler içinde kaldım. Hiç bu kadar ışığı bir arada görmemiştim. Gökyüzündeki yıldızlar kadar çok gelmişti bana. Sanki bu ışıklar, bana göz kırpıyorlar. Kendilerine doğru çekiyordular. Gel buraya, gel buraya diyorlardı. Karsniya’da gaz lambası yakarken ışığı evlerin camından bile dışarı sızmazdı. Adakkale’nin ışıklarını hayranlıklar içinde seyre dalmıştım. Komşuların bağırtısına manzaradan koptum. Öküzümü hızlı, hızlı sürerek ormana girdim. Herkes kendi adamına bağırarak bulmaya çalışıyorlardı. Benim babada bana yalooo diye bağırınca buradayım dedim. Babam beni ve öküzleri  hazırladığı odunun yanına götürdü. Odunu bağladı. Bana odunu çabuk, çabuk ormandan çıkar tepede bırak gel. Dönüm atacağız dedi.
Bende odunları tepeye taşırken ormanın derinliklerinden silah sesleri geliyordu. Az sonra ormancılar geldi. Bizim baltamızı, kayışımızı, ipimizi aldılar. Babamın adını adresini yazdılar. Mahkemeye vereceklerini söyleyip gittiler. Tabii biz o kadar uzak yoldan gelmişiz, boş dönecek halimiz yok. İnce bir köknarın iki ucunda sami olacak şekilde dal bulunan bir ağacı kesti. Bu ağaca öküzleri bağladık. İp yerine yaş ağaç dallarından sağule büktük. Tomruğu bağlayıp yola koyulduk.
                                  Kürünler denilen yere geldik burada çok güzel su olduğundan mola yerimizdi. Öküzlerimize köyden getirdiğimiz otu açıp önlerine döktük. Bizde ekmek peynir, banda ile kahvaltımızı yaptık. Bu kahvaltının tarifi edilemez bir lezzeti vardı.
 Bu tadı tatmak için İçimde bir özlem var amaaa. Gitmek imkânsız gibi. İnsan yaşlanıyor. Yaşam başka biçim de şekilleniyor.
            Artık Bu senede odunumuzu getirdik. Sonbahar tüm özellikleri ile geldi. Gübre çekildi. Tüm arkadaşlarım okula gitti. Bende yalnız kaldım.
           Köyden gitmemin zamanı geldiğini düşünmeye başladım. Köyden Kaçacağım için annemi kırmak istemiyordum. Ne derse onu yapıyorum. Onu daha çok seviyorum. Ona daha çok sarılıyor. Bir dediğini iki etmiyordum. -Annem Yaloo sende bir haller var dedi. Ama ben bişey yok canım öyle istedi dedim.
           Bir gün cami kapısında otururken  hem komşumuz hem de babamın akrabası olan bir amca yanıma geldi.
_ Ulaaa Yalo dedi.
_ Ula Senin burada işin ne?
_ Ula burası senin babanın köyümü?
_ Ula burası senin babanın evimi?
_ Ulan seni eşşek oğlu eşek. Siktir ol git babanın köyüne, arazine, evine sahip çık.
_ Artık büyüdün senin için böylesi iyidir dedi.
     Sanki gökten taş düşmüştü başıma. Ağlamaya başladım. Yanından derelere kaçtım. Söğütlerin dibinde saatlerce ağladım, ağladım. Gece geç saat olmuştu. Babamın samimi olduğu amcaya gittim. Babama acele 10 lira para lazım diye istedim. Sabah erkenden bir yere gidecekmiş. O da itiraz etmeden parayı verdi. Eve geldim. Odama çekildim. Sabaha kadar uyuyamadım. Nasıl gitmem gerektiğini kafamda saatlerce planladım. Ardanuç’a gidebilmek için Uzun Çayır denilen mevkiden odun taşırken nasıl gidilebileceğimi öğrenmiştim. Ardanuç’ta okuyan köydeki arkadaşlarımı bulacağım onlarla hem vedalaşıp hem de yanlarında bir gece kalmayı planladım.
            Sabah saat 04. Tan ağarmak üzere. Bir poşete bir  pantolon, bir gömlek koyarak ceketimi giydim. Camdan sessizce çıkarak köyün köpeklerine görünmemeye dikkat ederek yola koyuldum. Yol boyunca Ustalar Köyü, Saburte Deresi,  Gondrom Köyünün üzerinden geçerek Nenlar’a oradan Uzun Çayır’a çıktım burada çobanlar koyun otlatıyorlardı. Herhalde kuşluk saati yaklaşmıştı. Onlara yolu şaşırmayayım diye yine sordum. Oradan Goşlar’ın tepesinden Hemorget Köyü kışlası, Hemorget Köyünden sonra Unuğsef Köyüne geldiğimde sıcaklık arttı. Artık yorulmuştum. Yol kenarında bir çeşme rastladı. Çeşmede Yüzümü yıkadım. Çeşmenin dibinde bulunan duttan doyana kadar yedim. Böylece kahvaltımı yapmış oldum. Ardanuç’a indiğimde hiç hissetmediğim kadar bir sıcaklık  beni boğacak gibi oluyordu. Köye göre yüksek binalar, sıralanmış dükanlar, sıralanmış parklar, kalabalık insanlar beni heyecanlaştırmıştı. Şaşkın, şaşkın etrafa bakarak geziniyordum. Hem de köyden bir tanıdık takip ediyordum. Ardanuç’ta oturan Rahmi Aksoy amcayla karşılaştık. Beni tanıdı ne gezdiğimi sordu. Bende babam gönderdi. Diye yalan söyleyerek geçiştirdim. Köydeki arkadaşlarımı sordum. Onlar okuldan birazdan çarşıya gelirler dedi.
            Ardanuç deresinin kenarı sakindi o tarafta gezinmeye başladım. Bir ağacın dibinde oturarak dinlenirken baktım caminin yan tarafına okuldan gelen çocuklar bir makinenin başında toplanıp makineye kum atıyorlar. Çocukların geldiği tarafa giderek yol kenarında arkadaşlarımı gözlemeye başladım. O ne kadar çocuk vardı. Tüm köylerdeki çocuklar okumaya gelmişler. Tüm yol insanlarla kaplanmıştı. İçlerinde bir ben yoktum. Ben acaba çok mu geri zekâlıydım. Yoksa sahipsizdim de onun için mi okutmadılar. Diye düşünürken. Az sonra içlerinde Temel Gümüş olmak üzere 4-5 kişi geldiler. Onları görünce Sevinçten uçacak gibi oldum. Onlarla sarıldık, öpüştük. Artık sahipsiz değildim. Yalnız değildim. Bana ne arıyorsun diye sordular bende meyve yemeye geldim. Dedimse de pek inanmadılar. Arkadaşlarım Abdullah Usta denilen adamın yanında mikâbı 4 liradan piriket kesiyormuşlar. Bende yanlarında giderek onara yardım ettim. 2 Mikâp kum bitirdik Abdullah ustadan 8 lira aldılar. Hemen fırına gittik fırında ekmek içine helva doldurturduk. Bu helvalı ekmeği yemeye doyamadım. Biraz daha çarşıda gezindik. Sinema saati geldi dediler. Oradan sinemaya gittik. İlk defa sinemaya gittiğim için çok heyecanlıydım. Battal Gazi filmi oynuyordu. Atı süren adam üzerime doğru gelince ben sandalyelerin arasına giriyordum. Korkudan bağırıyordum. Arkadaşlarım gülerek korkma bu filimdir. Sana bir şey olmaz diyorlardı. Sinemadan çıktık geç olmuştu. Evlerine giderek yattık. Sabahleyin uyandık onlar acele, acele okula giderken sonra görüşürüz dediler. Ben köye gideceğimi söyleyerek onlarla vedalaştım. 
                  Çarşıya indim. Yazıhanelere gittim. Kendi doğduğum memleketime araba sordum. Onlarda iki araba değiştirerek gidebileceğimi söylediler. Biletimi  aldım. Arabaya binerek yol almaya başladık.
                Artık Kendi doğduğum topraklara gidiyordum. Köyümde kimlerle karşılaşacaktım. Beni nasıl karşılayacaklardı. Korku içinde yol alıyordum. Ama yeni bir memlekete, yeni bir yaşama yol alıyordum. Geride anılarımı, annemi, öz olmayan babamı, çok sevdiğim kardeşlerimi, arkadaşlarımı geride bırakarak derin vadiler arasında kayıp olup gidiyordum.
                Yol boyunca giderken sessiz, sessiz ağlıyordum. Yalnızlık, sahipsizlik beni korkutuyordu. Arada geriye dönmek bile geçiyordu aklımdan. Ama bu imkânsızdı. Çünkü beni resmen kovmuşlardı. Bundan belkide annemin bile haberi vardı. Çok zoruma gitmişti. Geriye dönemezdim. Artık şansıma beni bekleyen yeni hayatı bulacaktım.
  
                   5.BÖLÜM
 GELECEK HAFTA YALO YENİ KÖYÜNDE
             KARSNİYALI YALMAN


2452 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YALMAN 3 - 15/06/2011
Yalnızçam dağlarında soğuk rüzgâr, soğuk sular yükseklik 2500metre.Yaz havası açık, bozuk olunca soğuk, insanların cildini yakmış kavurmuş.
YALMAN 2 - 15/06/2011
Karsniya köyüne uzaklardan bir çocuk geldi.Babası öldüğü için annesi ile büyüyünceye kadar yaşayacak.
YALMAN 1 - 14/05/2011
Kuzey Doğu Anadolu’nun Yükseklerinde bir köy KARSNİYA. Köyün doğusu Yalnız çam sıradağları ile çevrili. Bu dağları Kışları Geçmek imkânsız gibi, birçok can almış. Yaz mevsiminde hayvancılık için bulunmaz imkânlar sunmuş.
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam60
Toplam Ziyaret363208
Saat
Hava Durumu
AlışSatış
Dolar36.514536.6608
Euro39.822739.9823